ANKARA HAVA DURUMU
BİZE ULAŞIN info@gelard.org

Uncategorized

Gelard

KÜLLİYELER KİTABI

- +
KÜLLİYELER KİTABI

 

Editör: Prof. Dr. Ahmet Haluk Pamir

Editör Yardımcısı: Recep Tezgel

Takdim: Prof. Dr. İlber Ortaylı

Bölüm Sırasına Göre Yazarlar

Prof. Dr. Sadettin Ökten

Prof. Dr. Gönül Cantay

Prof. Dr. Baha Tanman

Prof. Dr. Abdullah Kuran

Doç. Dr. Nilüfer Ateş 

Prof. Dr. İbrahim Numan

Prof. Dr. Azmi Özcan

Doç. Dr. Mehmet Bayartan

Prof. Dr. Zeynep Ahunbay

Dr. Sinan Genim

Dr. Alidost Eruğrul

Dr. Betül Gelengül Ekimci

Doç. Dr. Aynur Can

Recep Tezgel

Prof. Dr. Haluk Pamir 

Görseller

Doç. Dr. Aras Neftçi

 

KİTABIN DÜŞÜNCE ARKA PLANI VE YAPIM SÜRECİ
Prof. Dr. Ahmet Haluk Pamir

 

Giriş

Toplum sistemlerinin ve onların içinde değişik alanlarda oluşan kültürel birikim değerlerinin geniş bir coğrafyada ve zamanda yayılıp benimsenmesi ve zamanı aşan değerlerini zor yoluyla olmadan geniş nüfus gruplarının içten uyumu yoluyla kabul görerek sürdürülebilir paylaşımına o toplum sisteminin ‘medeniyet mekanı üretme kapasitesi’ diyorum.

‘Medeniyet mekanı’nı ise onu var edip tanımlayan insanlar (kişiler, kişilikler, kimlikler), toplumsal kurumlar ve kuralları (kamusal ve yarı kamusal), kültürler ve kuralları (anlayış, adet ve anlam), düşünceler, davranışlar, yapılı çevreler, ürünler ve etkinlikler arasında oluşan ilişkiler ağı diye kabul ediyorum. Bu ilişkiler ne kadar çok sayıda ve anlamlı olursa medeniyetin çok boyutlu olma imkanı artar. Bu durum, aynen beynimizin sağlıklı nöral ağ etkinlik yoğunluğunun zihnimizin zenginlik seviyesini yükseltme ve insanı daha çok boyutlu kişiliklere dönüştürme kapasitesi oluşturması gibi düşünülebilir. Medeniyetimiz bu anlamda geçmişi, bugünü ve geleceği ile çok boyutlu kişilik, çok boyutlu toplumsal sistem, kültürel sistem ve zengin topluluk anlayış potansiyeline sahip.

Medeniyetimizin çekirdek kültür zenginliği için örnek kültürel alanlar olarak, inanç ve tefekkür kültürümüzü, şefkat, merhamet, bakım ve yardım kültürümüzü, hoşgörü kültürümüzü, adalet anlayışı kültürümüzü, alçakgönüllülük kültürümüzü, askerlik ve harp sanatı kültürümüzü, kır kültürümüzü, mutfak sanatları kültürümüzü, yerleşim ve yapı yapma kültürümüzü, bunlar için kurulmuş olan toplumsal ve topluluk sistemleri kurumlarını ve ilgili kuruluşlarını düşünebiliriz. Medeniyetin izleri, küçük, orta ve büyük ölçek mekan ilişkilerinde görülür. Bu boyutların arasında ki etkileşimleri inceleyen ve tartışan yayınlara ihtiyacımız var.
Bunlardan bir tanesi, inanç ve tefekkür kültürümüzü tanımlayan medeniyetimizin imaret ve vakıf anlayışı ile şehir yerleşimlerimiz ve topluluk kültürümüzün odağı olarak gelişmiş olan külliyeler arasında ki etkileşimler. Bu etkileşimler açısından külliyelerin çok boyutlu özelliklerini birbirine bağlayan yayın eksiği bulunmakta. Elinizde ki kitap külliyeler konusunda önemli boyutları toparlayıcı bir yayın olma amacı ile hazırlanmıştır.

Bu çerçevede Külliyelerimiz kitabı sözü edilen birçok kültür alanımızı ve birikimlerini kapsayan kavramları ve uygulamaları düşünce ortamına getirmekte. Bir kültür mirasımız olan külliyeler üzerine olan bu kitabın metinlerinden medeniyetimizin toplumsal kurum ve yapılı çevre mekan geleneğinin zenginliğini ve geleceğimiz için külliyelerin yeni açılım boyutlarını gündeme taşıması beklenmekte.

Külliye Olgusunun Boyutları

Külliye olgusunu altı boyutta ele alabiliriz diye düşünüyorum. Birincisi, bir medeniyet yaklaşımı olarak tevhid anlayışından ortaya çıkan değerler sisteminin toplumsal olarak bir imaret ve vakıf çerçevesinde tanımlanan kurumsal özelliği. İkincisi, topluluk (komünite) yaşamının merkez oluşturması sürecinde tarihten gelen sürdürülebilir bir kurumsallaşma örneği olması. Bu çerçevede külliyenin topluluk ihtiyaçlarının çok sayıda boyutuna yanıt verecek bir yerleşim kültürü parçası olması özellikle önemli. Üçüncü boyut, külliyenin yerleşim mekanında ki kişileri kendi etrafında bağlayarak onlara hem topluluk kimliği kazandırması hem de paylaşılan hizmetler aracılığı ile yeni bir toplumsal kişilik üretimine aracılık etmesi. Böylece mahalleli ve semtli kavramı güçlendirilmiş ve onun etrafında paylaşımcı kişilikli bir kimlik oluşmuştur. Dördüncü boyut ise, bu kurumsallaşmaya, yerleşimlere ve tabii ki topoğrafyaya uymaya çalışan yapılı çevrenin mimari ve kentsel tasarım anlamlarında bir senteze ulaşmış olması. Şehirlerimizin pitoresk görsel ortamlarında karşılaştığımız ve mimari tipoloji olarak soyutlayarak değerlendirdiğimiz boyut bu. Beşinci boyut, elimizdeki külliyeleri yeniden kullanmak veya yeni yerleşimlerimizin benzer kurumları için vakıf-imaret anlayışının çekirdek özelliklerinden çıkarak günümüz ve gelecek için değerler sistemi arayışlarına girişmektir. Son olarak sözü edilen yapılaşma çerçeveleri içinde medeniyetimizin ortaya koyduğu çeşitli zengin zanaat ve sanat kullanımlarında yine tevhid anlayışının özellikleri bulunmakta ve günlük yaşamda kullanıcıları en yakın alt ölçekte etkilemektedir. Bu özellikler ise Külliyeler olgusunun altıncı boyutunu vermektedir. Bu kitap ilk beş boyutun nasıl iç içe ve karşılıklı etkileşimle birbirlerini anlamlandırdığına eğilmektedir. Altıncı boyut ile ilişkiler bazı makalelerde tezleri desteklemek için kullanılmıştır.

2020 yılının mart ayında yeni kurulmakta olan Türk Arkeoloji ve Kültür Varlıkları Enstitüsü’nün ilk yayınları arasında Külliyeler kitabının yer almasını Sayın Nadir Alpaslan beyin önerisi ile gerçekleştirme kararı aldık. Kendisine bu konuda önümüzü açtığı, çalışmalarımızın sürdürülebilirliğini sağladığı, Sayın Hale Ural’a bu tür bir yayın imkanına dikkat çektiği, dostluğu, çok boyutlu ve sürekli katkıları, Sayın Hakan Tanrıöver’e süreçteki içten ve tam destekleri, kitabı yayına hazırlayan Sayın Selim Karlıtekin’e üretici çabası ve sürece getirdiği enerji için çok teşekkür ediyorum. Kitabın etrafında toplanan değerli dostlarım araştırmacılar ve düşünürler, yani, bu kitabın esasını kuran hocalarımız ve araştırmacılarımız ‘Külliyeler’ konusundaki değerli birikimlerini ve yorumlarını metinlerine ve ortak ürünümüz olan bu kitaba yansıtma nezaketini gösterdiler. Bu davranış ve sonuçtan şeref duydum. Dostlukları, anlayışları, titiz, yoğun çalışmaları ve ürünlerinin yüksek kalitesi nedeniyle onlara çok şey borçluyuz. Değerli dostum Cemal Emden’e arşivindeki çok özel görselleri kitap ve bölüm kapakları için kullanmamıza izin vererek kitabı zenginleştirdiği, Aras Neftçi’ye ise Sadettin Ökten makalesine arşivinden görsel kullandırdığı için çok teşekkür ediyorum.

Kitabın Yazıları İçin Bir Ön Tanıtım

Kitap, sevgili arkadaşım Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın Külliyeler konusunun boyutlarını birçok açıdan geniş çerçevelerde tanıtan ve tarihsel derinliklere işaret eden Takdim’i ile başlıyor. Takdim, yalnızca tarihsel derinliği değil, ‘külliyenin akademik özü’, ‘külliye ve şehir geliştirme’, ‘külliye hizmetleri ile yerleşimleri yönlendirme’ ve ‘geleceğe dönük kullanımları düşünme’ gibi ileriye dönük birçok araştırma olanağının da ipucunu veriyor.

Ana metinler Külliyelerin Ruhu bölümü başlığı altında Prof. Dr. Sadettin Ökten’in külliyeleri sosyal, kültürel, tarihi ve manevi dünyaları içinde, yapılı çevre bağlantılarını ile kuran Tevhid İtikadının Mekana Yansıması Olarak Külliye başlıklı yazısı ile başlıyor. Külliyeyi, inançtan, toplumsal kuruma, yerleşimden, yapı detaylarına, iç mimari tasarımdan, kullanılan hatların anlamına kadar kapsayan ve yalnız zihnimizi değil kalbimizi de konuya açan güçlü bir yazı. Bu metin Doç. Dr. Aras Neftçi’nin görselleri ile destekleniyor.

Selçuklu ve Osmanlı Dönemi Yapılı Çevreleri ve Külliyeler başlıklı ikinci bölüm konuyla ilgili az sayıda ki kitaplardan bir tanesinin yazarı olan Prof. Dr. Gönül Cantay’ın bu kitaptaki üç yazısının birincisi olan Şehir ve Külliyeler yazısı ile başlıyor. Selçuklu ve Osmanlı başkent yerleşimleri yapılı çevrelerinin külliyeleri ile karşılıklı etkileşiminin ve bunun yerleşimlere kazandırdıklarının tartışıldığı yazarın değerli birikimini yansıtan bir yazı.
Aynı bölümde, Prof. Dr. Baha Tanman, önemli bir akademik güç gösterisi ile ve eksiksiz olarak bütün Osmanlı külliyelerini Osmanlı Dönemi’nden Cumhuriyet’e Külliyelerin Türleri, Programları, Yerleşim Düzenleri ve Çevreleriyle İlişkileri yazısı bağlamında tamamen kapsayarak tanıtıyor. Her külliyenin var oluş bilgisini derinliğine tanıtan, bazen tartışan ve yapılaşmasını tam olarak yansıtan görsellerle bir bütünlük sağlayan devasa bir eser. Dipnotlarda gizli olan detaylardan diğer çalışmaların varlığından haberdar olup konumuz üzerinde yazarımızın zihinsel zenginliğini paylaşıyorsunuz. Kendi başına küçük bir kitapçık ölçeğinde.
Rahmetli hocam Prof. Dr. Abdullah Kuran’ın Selçuklular’dan Cumhuriyet’e Türkiye’de Mimarlık adlı kitabından külliye biçim ve işlevlerini şehir bağlamında ele aldığı Osmanlı Yapı Komplekslerinde Biçim ve İşlev başlıklı makalesi bölümü kapatıyor. Kuran hocam biz ODTÜ Mimarlık öğrencilerini sürekli olarak Ankara dışı külliye gezilerine götürür, yapıları yeniden ölçtürerek, çizdirerek, hatta dolu ahşap maketlerini yaptırarak külliye mimarisini detayda anlayıp sindirmemizi sağlardı. Kendisini rahmetle ve saygıyla anıyorum.

Üçüncü bölümde, sayın Ökten’in açtığı yoldan külliyelerimizi maneviyat ile yapılı çevre ilişkisi açısından sürdüren tartışmaya Yaşam Kültürümüz, Vakıf Anlayışımız ve Külliyeler başlığı altında dönüyoruz. İnanç sistemi ile yaşam kültürümüz, vakıf anlayışımız ve külliyeler arasındaki zengin ve ince ilişkileri ilahiyatçı (Doç. Dr. Nilüfer Ateş, Vakıf, Külliye ve Şehir Etkileşiminin Osmanlı Toplum Hayatındaki Rolü), mimar (Prof. Dr. İbrahim Numan, Küllî Anlayış ve Osmanlı Külliyeleri), Ortadoğu ve Osmanlı uzmanı (Prof. Dr. Azmi Özcan, Külliye Geleneği ve Kimlik) hocalarımızın yorumundan okuyoruz. Bu tartışmalarda külli kavramının bir evden başladığını, sokak, mahalle ve külliye üzerinden şehirde bittiğini (Sn. Ateş ve Sn. Numan), dolayısıyla hem yerleşim hem de toplumsal açıdan külliyenin temelinde kimliğimiz ve özellikleri ile ilgili bir boyut (Sn. Özcan) olduğunu görüyoruz. Külliye inşasının aslında kişi, aile, topluluk, toplum ve medeniyet inşasında kimlikleri birbirine bağladığını anlıyoruz. Doç. Dr. Mehmet Bayartan’ın bir coğrafyacı olarak külliyeleri şehirlerin mekansal değeri olarak ele alan Osmanlı Şehirlerinde Bir Mekânsal Değer Olarak Külliyeler makalesi bu bölümü şehir topoğrafyasına taşıyor ve tartışmanın kapsamı ile zenginleştiriyor.

Dördüncü bölüm İstanbul yapılı çevresi ile külliye ilişkilerine İstanbul Külliyeleri başlığı altında odaklanıyor. Prof. Dr. Gönül Cantay İstanbul külliyelerinin özelliklerini ve külliyelerle şehrin nasıl birbirini kurguladığını İstanbul’un Külliyeleri başlığı altında tartışıyor.
Bölümün ana gövdesini ise İstanbulun önemli külliyelerinden örnekler oluşturuyor. Prof. Dr. Zeynep Ahunbay’ın Sultan Ahmet Külliyesi geniş okur grubuna ulaşma olanağı olmamış olan zamanının ilerisinde ki doktora tezinin çekirdek oluşturduğu çok ince, kapsayıcı ve çok değerli monografik eseri. Metin, külliyenin zaman içinde kullanışlara bağlı değişimini ve günümüzde ki durumunu dikkatle not ediyor. Yazıdan anlamın bütünlüğünün korunması için yapılabilecekler olduğunu anlıyoruz.
Dr. Sinan Genim’in aslında külliyelerin bir akademik ortam olarak önemli olduğunu ve akademik ortam kurgusu ve kademelenmesinin mekana yansımasını çok net olarak vurgulayan ve görselleştiren Fatih Külliyesi (Külliye Üzerine ve Fatih Külliyesi) yazısı önemli bir boyutu açıyor. Bu boyut külliyeler konusunda bu kadar geniş ele alınmamış bir konu ve belki de üstünde çok düşünülmesi gerken bir yorum. Aynı vurgu Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın yazısında da bulunmakta.
Dr. Alidost Eruğrul’un Süleymaniye semti bağlamında Külliye öncesi ve sonrası çevresel durumu ele alan, detaylı olarak da külliye yapılaşmasını tartışan, Süleymaniye Semti ve Külliyesi yazısı aynı semtte pratikte bulunan ve yaşayan bir akademikten gelen zenginlik dolu katkı.
Dr. Betül Gelengül Ekimci ise memleketim Üsküdar’da Mimar Sinan’ın Kurduğu Külliyeler ve XVIII. ve XIX. Yüzıillarda Üsküdar’da Vakıf Kültürü ve Külliyeler yazıları ile İstanbul yapılı çevre mekanında külliyeleri algılamamız için vakıf kültürünü vakfiyeler üzerinden anlatarak bütünü anlamamıza yardım ediyor. Aynı zamanda ele aldığı külliyeleri monografik kurguda sunuyor.
Bu bölümün metinleri, İstanbul tarihi yarımadasına medeniyetimizin damgalarını dönemsel ve dönemleri aşan sürekli değerler çerçevesinde derinlikli araştırma vurguları yapan ve şiirsel görsellerle süslenmiş yazılar.

Külliyeler Üzerine Araştırma Çeşitlenmeleri başlıklı beşinci bölüm ise külliyeler konusunda daha az çalışılmış veya hiç çalışılmamış çerçevelere dikkat çeken yazıları kapsıyor. Bunlar, halen külliyeler içinde ve belli boyutlarda külliyeler arası çalışmalarda genişçe kapsanmamış kitabelere ve vakfiyelere dikkat çeken Sn. Prof. Dr. Gönül Cantay’ın Yapı Kitabeleri ve Vakfiyeler yazısı ile başlıyor.
Külliyeleri fenomenolojik olarak anlama ve yansıtma anlayış ve metodolojisini geliştiren Sn. Doç. Dr. Aynur Can’ın Tevhidi Şehir Resminin Kavramsal Bileşenlerinin Çözümlenmesi: Bursa’da Yeşil Külliye makalesi ise Tevhid-i Şehir anlayışında kök mekan kavramını yerin ruhu ve zamanın ruhu olarak ele alıyor ve yücelik, bütünlük, ahenk özelliklerinin bu anlayış için temel kavramlar olarak kullanıyor. Bu kavramsal ve metodolojik ama şiirsel yaklaşımın daha yaygın kullanılması gerektiğini düşünüyorum.
Külliyeleri kuran vakıf anlayışımızın gereği olarak vakıflara akar kaynak sağlayan tarımsal örgütlenmeleri çok boyutlu olarak tanıtan Sn. Recep Tezgel’in Külliye ve Vakıf Müessesinde Doğal Ekolojik ve Tarımsal Uygulamalar başlıklı yazısı, çok iyi detaylanmış referansları ile kadın istihdamı, ekolojik anlayışın varlığı ve örnekleri, zirai faaliyetlerle kentlerin genişleme stratejisi gibi konuları medeniyetimizin sağlam ve köklü değerleri ve kurumları olarak tanıtıyor.

Kitabın son ve Geleceğe Dönük Arayışlar başlıklı bölümünde Külliye yaklaşımının özündeki anlayıştan çıkarak ilgili kurumun bugün için geçerliliğini tartışan ve geleceğe dönük yerleşimlerimizin örgütlenmesinde oynayabileceği roller için öneriler bulunuyor. Bunlar, Prof. Dr. Haluk Pamirin 1973’den beri yerleşimler, dayanışmacı topluluk ve komşuluk çevreleri üzerine sürdürdüğü çalışmalarına dayanan Şehir Yerleşimlerimizde Semtler ve Külliyeler için Bir Öneri başlıklı yazısı ile Sn. Prof. Dr. Melih Pınarcıoğlu’nun benzer bir toplumsal dayanışmacı anlayıştan çıkarak geliştirmeye başladığı ve oyun kuramını kullanarak semti ve külliyeyi yarı anonim mekan olarak yeni ilişkiler ve insan psikolojisi çerçevesinde ele alan Külliyeler ve Gelecek: Gündelik Hayat, Dönüşüm ve Direnç başlıklı yazısı. İnsan-çevre ilişkileri için yeni değerler sistemi ve şehirciliğe önemli katkıları görülecek olan bir metodoloji ile karşı karşıyayız.
Rahmetli Dr. Alpaslan Ataman’ın külliyenin yapısal kurgusunu çok iyi anlatan Bir Göz Yapıdan Külliyeye adlı kitabından Göz: Birim Eleman ve Külliye Kuruluş Düzeni: Kamusal Mekan Tasarımı adlı iki bölümü kitabımıza almayı çok istedim. Ancak yayın hakları konusunda ki belirsizlik nedeniyle bu konuda sonuç alamadık.

Yüce Allah’a beni böyle bir çalışmaya vesile ettiği için şükrediyorum. Değerli yazar arkadaşlarıma bu kitabı ve külliyeler konusunda ki anlayışımızı çok boyutlu olarak inşa ettikleri için teşekkür ediyor, emekleri için Allah razı olsun diyorum. Okuyucularımıza iyi okumalar diliyorum.

Prof. Dr. Ahmet Haluk Pamir

YORUM GÖNDERYorumlarınızı göndermek için alt kısımdaki formu kullanabilirsiniz.