
SALGINLARIN TARİHÇESİ VE PSİKOLOJİK SAĞLAMLIK: KORONAVİRÜS (COVİD-19) ÖRNEĞİ
Ümmügülsüm Açıköz
Sosyolog/Aile Danışmanı
Covid-19 gösterdi ki evde kalarak iletişimi geliştirerek günlük hedefler konulup onları yaparken yapamadığımız yapmak istediğimiz planımızda olup da bir türlü koşuşturma yüzünden gerçekleştiremediğimiz hayallerimizi de gerçekleştirme fırsatını imkânı sunuyor.
İnsanoğlu yeryüzünü diğer canlılarla birlikte paylaşmaktadır. Bu paylaşımlar bir denge içerisinde cereyan etmektedir. Denge bozulduğu zaman diğer canlılarda olduğu gibi insanoğlu da bundan etkilenmektedir. Özellikle beklenmedik doğa olayları; sel, susuzluk, deprem, salgın hastalık gibi durumlar insanlığın yol haritasını etkilediği gibi tarihsel yolcuğunu da derinden etkilemektedir.
İnsan, doğa olayların getirdiği felaketlerle bir yandan uğraşırken gözle görülmeyen canlıların getirdiği insanlık tarihini etkileyecek derecede ki salgınlarla da uğraşmaktadır.
Geçmişten günümüze çeşitli salgın hastalıklarla uğraşan insan, şimdi de koronavirüs salgını ile baş etmeye çalışmaktadır. 21 yüzyılın insanlığın kâbusu olan koronavirüs salgını toplum olarak bir yandan fiziksel etkilerini etkisiz hale getirmeye çalışırken biryandan da psikolojimizi derinden yaralayan korku endişe kaygı gibi duyguların örselendiği için bu konu ile ilgililer toplumun bu duygularını onarım ve tedavisi için büyük bir gayretle uğraşmaktadır.
Bu yazımız da tarihte yaşanan ölümcül salgın hastalıklarını konu edinirken özelinde ise koronavirüsü anlatıp daha sonra da fiziksel olarak bizi etkileyen bu salgının ruhsal durumuzu nasıl etkilediğini ve bu salgının bireye aileye ve topluma verdiği zararlardan bahsedip aynı zamanda nasıl onarmanın yollarından da bahsedeceğiz.
İnsanlık tarihine baktığımız da ölümcül salgın hastalıklara bir şekilde hep maruz kalmıştır. Bu salgın hastalıklarla uğraşmak zorunda kalan insanlar eldeki imkanlarla tedbir ve tedavi yollarına gitmiş buna rağmen büyük kayıplar vererek bir şekilde salgın hastalıkları atlatmayı başarmış ve türünü devam ettirmeye devam etmiştir.
İnsanlık tarihini yaşanan en ölümcül salgın hastalıkları aşağıda görüleceği üzere şöyle sıralaya biliriz.
1) Antoninus (Galen) salgını
MS 165-180 yılları arasında Roma İmparatorluğu’nda yaşanmış olan ve doğu seferlerinden dönen askerler tarafından getirilmiş salgın bir hastalık olan Antoninus vebası günde 2 bin kişinin ölümüne neden olmuş imparatorluğun toplam nüfusunun yüzde 30 unu yitirmiştir. Tarihte bilinen ilk büyük veba salgınlarından birisidir.
2) Jüstinyen Vebası
541 yılında Konstantinopol’de İmparator Jüstinyen tahtta otururken Avrupa’da başlayan bir salgın önce Mısır’a oradan Filistin’e, Suriyeye ve oradan da Anadolu’ya ulaştı. Jüstinyen Konstantinapol’a tüm giriş çıkışları kapattıysa da salgın hastalık askeri birliklerin şehre getirdiği malzemeler arasında yer alan fareler yoluyla girdi.
İnsan vücudunun herhangi bir noktasına konup ısırarak veba mikrobunu aktaran böcekler hastalığı bulaştırdıkları kişilerin birkaç gün içerisinde ölmesine neden oldu.
Başlangıçta günde birkaç yüz olan ölü sayısı, kısa süre sonra binlere ulaştı. Mezar yerleri dolunca, ölüler denize atılmaya başlandı. En kalabalık şehirlerinden olan Konstantinopol nüfusunun yüzde 40’ını kaybetti. Salgın iş gücü ve asker sayısını kaybeden Bizans’ın zayıflamasına ve saldırılara açık hale gelmesine neden oldu ki bu durum Avrupa tarihini kökten değiştiren gelişmelerin yaşanmasına vesile oldu.
3) Kara Veba
1346 – 1353 yılları arasında meydana gelen Kara Veba salgınının 75 ila 200 milyon arasında insanı öldürdüğü düşünülüyor. Tam sayıları bilmek mümkün olmasa da özellikle Avrupa nüfusunun bu yıllarda yüzde 30 ila yüzde 60 oranda azaldığı belirtiliyor.
Yaşanan kıyım sonrası toplumda tanrının ve kilisenin sorgulanmasına sebep olan Kara Veba salgınının dinde reformun ve hayatın pek çok alanında rönesansın başlamasının başlıca nedenlerinden biri olduğu biliniyor.
4) Amerikan yerlilerinin suçiçeği ile karşılaşması
- yüzyılda Avrupalılar yeni dünyayı keşfetti. Amerika kıtasındaki yerliler ile temas eden Avrupalı kaşifler beraberlerinde getirdikleri virüs ve bakterileri buradaki insanlara bulaştırdılar.
Suçiçeği hali hazırda Avrupa’nın üçte birini öldürmüştü ancak bağışıklık sistemleri Avrupalılar gibi gelişmemiş olan ve ilaçları da yetersiz kalan Amerikan yerlilerinin hiçbir şansı yoktu. Milyonlarca insan öldü ve o dönem yerli nüfusun yüzde 90’ı yok oldu. Bu durum Amerika kıtasının Avrupalılarca kolonileştirilmesini son derece kolaylaştırdı.
5) Cocoliztli salgınları
- Yüzyılda ‘Yeni İspanya’ adı verilen bugünkü adıyla Meksika olan bölgede görülen birkaç farklı hastalığın aynı dönemde oluşmasıyla yaşanmış salgın felaketi ‘cocoliztli salgınları’ olarak anılıyor.
Bugün yapılan incelemeler sonucunda balıklarda bulunan salmonella bakterisi kaynaklı olduğu düşünülen salgınların 1520- 1576 yılları arasında toplamda 15 milyona yakın insanı öldürdüğü, Maya uygarlığı için sonun başlangıcı olduğu ve yıllar içerisinde günümüz Venezuela’sından Kanada’ya kadar yayıldığı sanılıyor.
6) Yedi farklı Kolera salgını
Uygarlık tarihimizde yedi büyük kolera salgını yaşandı ancak bunlardan en ölümcül olanı üçüncüsü olan ve 1852 – 1860 tarihleri arasında meydana gelen salgındı. Koleranın başlıca sebebi içme sularının kirlenmesi ancak sebebin bu olduğu üçüncü salgına kadar anlaşılamadı.
Uzun dönemler boyunca insan dışkıları ve atıkları aynı zamanda içme ve pişirme için kullanılan su kaynaklarına döküldü. Bunun büyük bir felaket haline geldiği yer ise o tarihlerde Hindistan oldu.
Hindular Ganj nehirde yıkanmanın kutsal olduğuna inanıyor ve günlük işlerinde nehir suyundan azami şekilde istifade ediyorlar. Bu nedenle kolera bu bölgede sıklıkla karşılaşılan bir hastalık türü.
Ne var ki, 19.yy’da yaşanan büyük salgın ile kolera tüm Hindistan’a oradan Afganistan’a ve Rusya’ya yayıldı. Resmi kayıtlara göre sadece Rusya’da bile 1 milyon insanın ölümüne neden olan salgın oradan Avrupa’ya ve Afrika’ya son olarak da Amerika’ya ulaştı.
Üçüncü salgın ile doktorlar koleranın nedenini buldu ve o tarihten sonra içme suyunun arıtılması ve kaynatılması gerektiği bilgisi dünyada yaygınlaştı.
7) Üçüncü Veba salgını
1855- 1859 yılları arasında Çin’de başlayarak dünyaya yayılan ve sadece Çin’de ve Hindistan’da bile 12 milyon insanın ölümüne neden olan bu salgına Jüstinyen Vebası ve Avrupa’nın Kara Vebası ardından ‘Üçüncü Veba’ denildi.
Etkileri bir asır kadar süren salgın Amerika kıtasına uzak doğudan gelen farelerle taşındı. Daha önceki vebalardan farklı olarak ilerlemiş olan tıp bilimi bu hastalığın incelenmesine ve tedavi edici ilaçlar oluşturulmasına imkân sağladı.
8) Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Tifüs salgını
1914- 1918 yılları arasında Tifüs bakterisini taşıyan bitlerin neden olduğu salgın savaşın beraberinde getirdiği bir olguydu. Avrupa ve Asya’da 25 milyon kişi hastalandı ve özellikle Sovyetler Birliği ülkelerinde 3 milyona yakın insan hayatını kaybetti. Batılı ülkeler salgına neyin neden olduğunu daha hızlı anladı ve bitlerden kurtulmak üzere önlemler alındı. Doğu ülkeleri ise daha geç önlem aldı ve bu nedenle dünyanın bu kısmında çok daha fazla sayıda insan hayatını kaybetti.
9) 1918 İspanyol Gribi salgını
Birinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda 500 milyon insana bulaşan H1N1 influenza virüsü neden olduğu yüksek ateş ile dünya genelinde 50 ila 100 milyon arasında sağlıklı insanın ölümüne neden oldu. Bu sayı birinci ve ikinci dünya savaşlarında ölen insan sayısının toplamından kat kat daha fazladır.
Bu virüsü diğerlerinden ayıran şey saldırdığı bünyenin bağışıklık sistemi ne kadar güçlüyse ateşin de o kadar yüksek meydana gelmesiydi. İspanyol Gribi tarihteki en büyük felaketlerden biri olarak kayıtlara geçti.
10) 1957 Asya Gribi salgını
Çin’de başlayan Influenza-A virüsünün ördeklerde mutasyona uğrayarak insana geçen bir hastalık olduğu düşünülüyor. Asya Gribi olarak adlandırılan hastalık 4 milyona yakın insanın canına mal oldu. Aynı yıl bulunan bir aşı ile salgının önüne geçildi. Bir yıl içerisinde 40 milyon kişi aşılandı.
Asya Gribi kitlesel aşılanmanın önemini ve etkisini gösteren en önemli örneklerden biri haline geldi.
11) HIV (AIDS) virüsü
- yüzyılın ortalarında maymunlardan insana geçtiği anlaşılan HIV virüsünün saptanabilen ilk örneği 1959’da Kongo’da görüldü. Ne var ki, teşhisi ve adı ancak 1980’lerde konuldu. Son 30 yılda 36 milyon insanın hayatına mal olan virüsü kesin tedavi edebilecek bir çözüm hala bulunmuyor. Sadece önlem almak ve hastalığa yakalandıktan sonra ömür boyu ilaç tedavisi kullanmak gerekiyor. (2)
12) COVİD-19 KORONAVİRÜS
Salgın hastalıkların tarihine yeni bir küresel virüs olan covid-19 koronavirüs eklendi.
2019 yılı aralık ayının sonlarına doğru çinin wuhan kentin de ki egzotik hayvan pazarın da satılan yarasalardan insana bulaşan covid-19 koronavirüs salgını 2020 yılı tüm dünya ülkeleri için felaket oldu. Dünya sağlık örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen koronavirüs 4ci ayında acımasızca can almaya devam ediyor. Tüm dünya teyakkuzda. Salgının hızlı yayılmasını önlemek için bilim adamları aşı çalışmalarına son hızla devam ediyor. Bu aşı çalışmaları hızla devam edilirken aynı zamanda bilim adamları virüsün genetik yapısını anlatan bilgileri de kamuoyuyla paylaşıyorlar. Aşağıda bilimsel yazıda bilim adamları virüsün yapısını, tedavi, korunma yöntemlerin den bahsederken hem de yakın zamanda ki aşı gelişmelerinden bizi bilgilendiriyorlar.
Telifsiz stok fotoğraf ID: 1669051054
Covid-19 Koronavirüsün hücre yapısı
Koronavirüsler zarflı ve tek iplikli RNA virüsleridir, yani genetik materyalleri bir RNA ipliğinden oluşur ve her viral partikül bir protein zarfına sarılıdır. Bütün virüsler konakçılarını enfekte ederken temelde aynı yolu izler. Bir hücreyi istila eden virüs, o hücrenin bazı bileşenlerini kullanarak kendisini kopyalar, daha sonra da kopyaları diğer hücreleri enfekte eder. Ancak RNA virüslerinin farklı bir özelliği vardır. Bu virüsler, RNA replikasyonu sürecinde, tipik olarak hücrelerin DNA kopyalarken kullandığı hata düzeltme mekanizmalarına sahip olmadıkları için replikasyon sırasında ortaya çıkan hataları düzeltemezler. Replikasyon sırasında hata düzeltme yeteneğinden mahrum olan bu patojenlerin kopyaladıkları baz miktarı arttıkça hata yapma olasılıkları da artıyor. Dolayısıyla her hata beraberinde yeni bir mutasyonu getiriyor. Bu mutasyonların bazıları da virüse yeni hücre tiplerini, hatta yeni türleri enfekte etme yeteneği gibi yeni özellikler sağlayabiliyor.
Morfolojik özellik olarak bir koronavirüs dört yapısal proteinden oluşur: nükleokapsid, zarf, zar ve çubuksu çıkıntılar (dikenler). Bu çıkıntılara Latincede taç anlamına gelen “corona” adı verildiğinden bu virüslere koronavirus (taçlı virüs) denir. Nükleokapsid, zarf ve zar proteinleri tarafından oluşturulan küreye benzer bir yapının içinde, genetik materyali bulundurur. Dikensi çıkıntılar ise virüsün enfekte edebileceği hücreleri belirler ve hücrelerdeki almaçlara bağlanır.
Koronavirüsün alfacoronavirüs, betacoronavirüs, gamacoronavirüs ve deltacoronavirüs olmak üzere dört farklı cinsi var. Alfa ve beta coronavirüs insanları enfekte edebilirken, gama ve delta koronavirüs sadece hayvanları enfekte edebiliyor. Yirmi yıldan kısa bir süre önceye kadar koronavirüs, insanlarda hafif derecede hastalığa neden olan bir virüs olarak değerlendirildiği için aslında araştırmaların çok da odak noktası olmamış. Ta ki Çin’deki SARS salgınının arkasındaki patojenin bir koronavirüs olarak belirlendiği 2003 yılına kadar… Ardından, neredeyse 10 yıl sonra başka bir koronavirüs türü, MERS salgınıyla gene dünyanın gündemine oturdu ve şimdi gene başka bir koronavirüs türü neden olduğu salgınla dünyanın kâbusu oldu. Detaylı araştırmalar sonucunda, 2002 yılında Çin’de görülen SARSCoV’ün misk kedisinden, 2012 yılında Suudi Arabistan’da görülen MERS-CoV’ün ise çöl devesinden insana geçmesiyle salgınların ortaya çıktığı bulunmuş. Aralık ayından beri gündemimizde olan yeni koronavirüs ise daha önce insanda rastlanmayan bir tür. SARS’a neden olan koronavirüs ile aynı virüs ailesine ait olsalar da aynı tür değiller. Koronavirüsler hayvanlardan insanlara geçebilen bir virüs türü olduğu için zoonotik, neden oldukları hastalıklar da zoonotik hastalıklar olarak adlandırılıyor. İnsanların bağışıklık sistemi daha önce bu virüs ve bakterilerle karşılaşmadığı, dolayısıyla da vücutta daha önce bu patojenlere karşı bağışıklık gelişmediği için zoonotik hastalıklar ölümcül olabiliyor.
Koronavirüsler, enfekte kişiler nefes alıp verdiklerinde, öksürdüklerinde veya hapşırdıklarında dışarı attıkları damlacıklar yoluyla insandan insana bulaşabilir. Elleri yıkamak; sık dokunulan yüzeyleri ve nesneleri dezenfekte etmek ve yüze, göze ve ağıza dokunmaktan kaçınmak gibi basit önlemler enfeksiyon riskini büyük ölçüde azaltabilir. Hafif soğuk algınlığına neden olan koronavirüsler öncelikle üst solunum yolunu (burun ve boğaz) enfekte ederken, daha ciddi hastalıklara neden olan koronavirüsler alt solunum yolunu (akciğerler) enfekte ederek zatürreye neden olurlar.
ABD, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezindeki uzmanlara göre, Ebola virüsü hastalığını tedavi etmeyi amaçlayan mevcut bazı antiviral ilaçlar, yeni koronavirüse karşı bir miktar etkinlik gösterebilir ve konakçı hücrelerde virüslerin çoğalmasını engelleyebilirler. Proteaz inhibitörleri adı verilen başka bir ilaç sınıfı da koronavirüslere karşı umut vaat ediyor ve bağışıklık sistemini koronavirüse karşı uyarmaya yardımcı oluyor. Ancak Şubat 2020 itibarıyla koronavirüs enfeksiyonlarını önlemek için onaylanmış hiçbir aşı ya da ilaç yok. Bilim insanları, SARS salgını sırasında aday bir aşı geliştirdi. Aynı şekilde MERS için geliştirilen potansiyel bir aşı da son klinik testlerde iyi performans gösterdi. Buna rağmen her ikisi de henüz pazarda yerini almadı. Dünyadaki araştırma grupları şimdi yeni koronavirüs için de bir aşı geliştirmek için yarışıyor. İlaç geliştirmek zaman alacak olsa da Çin’de mevcut ilaçların yeni koronavirüs hastalarında denemeleri sürüyor. Bu denemeler başarılı olursa pek çok hayatın kurtarılabileceğine inanılıyor. Çin’deki sağlık otoriteleri salgının başlamasıyla koronavirüsün genom dizilimini çıkarttı ve bu bilgileri dünyadaki tüm bilim camiasıyla paylaştı. Şimdi dünyanın herhangi bir yerinden tedaviye yönelik umut verici haberler bekleniyor. İngiltere, Nottingham Üniversitesinden virolog Jonathan Ball ise koronavirüs için bir aşı geliştirilmesinin uygulanacak başka bir tedaviden daha iyi bir yol olduğunu söylüyor. İyi haber ise bir aşı ya da tedavi geliştirilinceye kadar geçecek sürede mevcut ilaçların işe yaraması ihtimali. Çünkü bir aşı geliştirmek WHO’ya göre 18 ay alabilir. WHO Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, ilk aşının 18 ay içinde hazır olabileceğini söylüyor. İngiltere’de akademik gruplar tarafından geliştirilen ve hayvan testleri için hazır olan iki aşının yaz aylarında insan denemelerine de başlanması umut ediliyor. (1)
Umut ediyoruz ki bu bir an önce koronavirüs salgınının aşısının bulunması. Zira insanlar bir yandan bu kabus virüsle fiziksel uğraşırken ortamda ki belirsizlik insanların psikolojilerine de derinden etkilemektedir.
Telifsiz stok fotoğraf ID: 1644424099
Dünya bu salgından insanın fiziki, bedensel olarak sağlıklı bir şekilde atlatması için çabalarken bir yandan da insanın ruh dünyasına bıraktığı tahribatı onarmak için uğraşmaktadır.
İnsan fiziksel yapısıyla, duygusuyla düşüncesiyle ve davranışlarıyla bir bütündür. Bu salgından insanı öncelikle sağlığını korumak için tüm cabalar sarf edilirken zaman geçtikçe insanının ruhsal yapısı üzerindeki tahribatlar da konuşulmaya başlandı. Koronavirüs salgınının yarattığı bu belirsizlik, insanı korku endişe ve paniğe sevk etmekte.
Bu belirsizlikler ve salgının tamamen ortadan kalkmama ihtimali de insan psikolojisini derinden etkilemektedir. Ayrıca bu yaşananlar ister istemez insan psikolojisinin sağlamlığını derinden etkilemektedir.
Psikolojik sağlamlık, kişinin zor koşulların üstesinden başarıyla gelebilme ve uyum sağlayabilme becerisine denir. Psikolojik sağlamlık düzeyleri özgüvenli bireylerin, karşılaştıkları yoksulluk, hastalık ve daha pek çok stresli yaşam olayıyla daha başarılı bir biçimde mücadele ettikleri saptanmıştır. Bu bireylerin aynı zamanda etkili kişiler arası iletişim becerisi ve etkili problem çözme yeteneği gibi olumlu özelliklere sahip oldukları bilinmektedir. Benzer olaylar yaşayıp ta başarısız olmuş bireylerin psikolojik sağlamlık düzeylerini geliştirerek karşılaştıkları sorunların üstesinden daha kolay gelecekleri ve streslerini daha az zararla kurtulabilecekleri çalışmalarda görülmüştür.
Psikolojik sağlamlık dinamik bir süreçtir ve geliştirilebilir. Psikolojik sağlamlığın gelişebilmesi için bireyin zorluklara maruz kalması ve ardından bu zorluklara uyum sağlayarak yaşamın farklı alanlarında da başarı elde etmesidir. Bunun için de bazı kişilik özelliklerine sahip olması gerekir. Özgüven bu özelliklerin başında gelmektedir. Kişinin özgüven sorunu varsa ve benlik algısı düşük, kendini değersiz işe yaramaz duygularına sahip ise psikolojik rahatsızlıklara daha çabuk maruz kalmaktadır. Oysa olumlu benlik algısı, kendi yaşamı üzerinde kontrol sahibi olması, etkili problem çözme becerisine sahip olması, etkili kişiler arası iletişime sahip olması, hedef koyabilme, gelecek ile plan yapabilme, empati, sorumluluk alabilme, yardımseverlik duygularına sahip olmaları psikolojik sağlamlığını ve iyilik halini güçlendirmektedir.
Psikolojik sağlamlık veya iyi olma hali aile için de geçerlidir. Özellikle koronavirüs salgın hastalığın psikolojik sağlamlık ve iyi olma hali özelinde aile daha da önem arz ediyor.
Bu günlerde izolasyon, sosyal mesafenin yaşam tarzının bize dayattığı yeni yaşam kültüründe aile birlik beraberlik ve dayanışma için de olmazsa dağılmaya daha açık hale gelmektedir.
elifsiz stok fotoğraf ID: 1677301249
Salgın hastalık olan koronavirisün ne zaman biteceğinin belli olmaması insanların psikolojileri üzerinde korku endişe kaygı ve panik yaratmaktadır. Bu duygular aslında normaldir. Ama eğer abartılı yaşanırsa ve günlük rutin işlerini işlevsel halini bozuyorsa sorun var demektir. Bu dönemde özellikle bireylerin, ailelerin psikolojilerini desteklemenin yanı sıra baş etme becerilerini geliştirmek, psikolojik dayanıklılık ve iyi halini artırmaktır.
Psikolojik dayanıklığı ve iyi halini artırmak için
Belli yaş gruplarında olan çocukların ruhsal zihinsel motor sosyal becerilerini kazanmalarını sağlayan belli aktiviteler bulunmak ve ailenin süreci doğru yönetmesi
Çocukların bu zor dönemi en az psikolojik sıkıntılardan geçirmesi anne babanın ruh sağlıyla yakından ilişkilidir.
Kaygıyla baş etmede en önemlilerden birisi de kişinin karşı karşıya bulunduğu riskin boyutlarını net olarak belirleyip, kontrolü dahilinde yapabileceklerini uygulamaya çalışmasıdır.
Medya ve sosyal medya okur yazarlığı konusunda anne babaların daha etkin süreci yürütmeleridir.
Güven de olma duygusu afet zamanlarda çocukların en fazla ihtiyacı olan şeydir.
Devletin, sağlık çalışanlarının covid-19 salgını için canla başla çalıştıklarını ve toplumun elinden geleni yaptıklarını çocuklara anlatılır.
Belirsizlik çocukları en çok kaygılarını artıran bir durumdur.
Çocuklara hiçbir şey yokmuş gibi davranmak, riskler konusunda bilgi vermemek onların kaygılarını endişelerini artırmaktan başka bir işe yaramaz.
Çocukların yemek, uyku, teknoloji kullanımı oyun oynama ve ders saatlerini mümkün olduğunca sabit tutmalı, belli rutinleri korumalıdır.
Aile içinde ki olumsuz ve fazla korkulu hava, çocukların kaygı endişe korkularının abartılı ve aşırı hale gelmesine yol açabilir.
Telifsiz stok fotoğraf ID: 1689680788
Aile içi aktiviteler
Akşam yemeği birlikte yenmelidir.
Özel saat uygulaması
Aile içi egzersiz yapmak
Aile içi iletişimin artırılması için beraber etkinlikler düzenlenmesi
Nefes ve gevşeme egzersizleri
Sanatsal faaliyetler
Mutfakta beraber geçirme, aile içi iş birliği
Kitap okuma beraber film seyretme ve duyguların açıkça ifade edilmesi
Evdeki eşyalarla yaratıcı oyunlar oynanması (3)
Birey olarak da kendine yaşam alanları oluşturması
Aile için etkinlikler ailenin kültürel ve sosyal yapısına göre yeni faaliyetler eklene bilir. Covid-19 gösterdi ki evde kalarak iletişimi geliştirerek günlük hedefler konulup onları yaparken yapamadığımız yapmak istediğimiz planımızda olup da bir türlü koşuşturma yüzünden gerçekleştiremediğimiz hayallerimizi de gerçekleştirme fırsatını imkânı sunuyor.
Günlerimizi planlayarak ve günlük notlar tutarak geçen günlerin seyrinde neler yaptığımızın da farkındalığına varırız. Ufak ufak iş bitirmeler insanı mutlu eder ve devamını da sağlar. Günlük notlarımıza baktığımız da yaptığımız güzel işlerin çığ gibi çoğalmış olduğunu görmek, kendimize olan güvenimizin yerine gelmiş olduğunu hissettirirken hem bu işleri yaparak dijital ortamlarda ki olumsuz haberlerden uzak kalmış hem de her türlü olumsuz haberlerden, durumlardan ruhsal durumuzu da korumuş oluruz.
65 + yaş üstü
Aile birliği bir araya geldiğinde toplumuzun hafızası olan senelerin birikimi ve tecrübesi olan büyüklerimizin bu bilgi birikiminden faydalanma fırsatı doğmuştur. Bu fırsatı gençlerimizin değerlendirmeleri beklenmektedir. İletişim araçlarıyla büyükleriyle bu minval de sohbet ederken kaygı düzeylerini de azaltılmış olurlar.
Yol haritası çizmemizde en büyük destekçimiz olan sevgili büyüklerimiz bu zor günlerde evde kalarak kendilerini virüse karşı koruma altına almış olurlar. Evde ki günlerini ise ufak tefek sporlar yaparak, küçük aktiviteler bulunarak günlerini geçirirken zinde de kalmış olurlar. Ayrıca çiçekleriyle hayvanlarıyla daha bir yakından ilgilenip. Müziğe ilgisi olanlar müzikle daha bir yakından ilgilenme fırsatı da bulmuş olurlar.
Kıymetlimiz olan büyüklerimizi çocukları ve torunları eş ve dostları kendilerini arayarak morallerini üst seviyede tutmalarını sağlayıp ayrıca yanında olduklarını hissettirirler. Aynı zaman da rol modellerimiz olan büyüklerimiz bu stresli günlerde kitap okuyarak ya da anılarını kaleme alarak streslerini en aşağı çekebilirler.
Konuşmak en kıymetli rehabilite tekniklerden birisidir. Bu günlerde sosyal mesafeyi de koruyarak aile bireyleri araların da olumlu sohbetler ederken birbirlerine maddi manevi katkı da bulunurlar. En önemlisi de ruhsal yönden destek olmaktadırlar. Ayrıca aile bireyleri birbirlerini kırmamaya dikkat ederek onarıcı ve yapıcı olurlar.
Bireysel, ailesel ve 65+ gurubun bu hedeflerimizi ulaşırken iş birliğinden, birbirimize yardım, destek, motivasyon, birbirimize kenetlenmek, olaylara daha bir pozitif bakarak ruhsal yönümüzü sağlamlaştıracak aktivitelere yönelmek birey ve aileye nasıl olumlu etkiliyorsa toplumu da olumlu yönde etkileyecektir. El birliğiyle psikolojik ve sosyal aktiviteler psikolojimizi sağlamlaştırarak ve iyi olma halimizi güçlendirerek bu pandemi salgınını en az hasarla atlatmamıza yardımcı olacaktır.
Telifsiz stok fotoğraf ID: 1688780242
20 – yaş altı
Koronavirüs salgınından dolayı dışardaki hayatımıza ve faaliyetimize ara verdiğimiz bu günleri fırsat bilerek evde ki bireylerle çeşitli etkinlikler düzenleyerek iletişimizi ve moralimizi daha bir güçlendirebiliriz. Bu etkinlikler arasında birbirimizi eleştirmeden gücendirmeden sohbet etmek, birbirimizin sorunlarını dinleyerek onları rahatlatacak olumlu cümleler de kurarak stres ve kaygı düzeyimizi minimuma indire biliriz.
Geleceğimiz olan gençlerimizle “ev de kal” süreci içerisinde etkili bir iletişim içerisinde olmaya gayret ederken onların fikirlerine önem verdiğimizi göstermek için bir fırsattır. Anne baba olarak gençlerimizin de için de olduğu ev içi etkinlikler düzenlemek bu etkinlikleri düzenlerken özellikle onların fikirlerine başvurmak, onları hem iyi hissettirirken hem de onaylanmanın ve takdir görmenin özgüvenini artırmakta yardımcı olmaktadır. Ayrıca gençlere sorumluluklar vererek bir iş başarmanın duygusunu yaşatmış oluruz. Arkadaş guruplarıyla medya aracılığıyla iletişim halde olmalarına ön ayak olmalıyız ki gençlerin gurup içinde var olmak ve kabul edilmek duygusunu da yaşatmalıyız. Çatışmaları en aza indirmek ve olduğunca etkili iletişim kurarak bu koronavirüs salgınından aile ve birey olarak en az zararla atmalıyız.
Bireysel, ailesel, 65 yaş üstü, 20 yaş altı guruplarının ve tüm toplumun kesimi olarak koronavirüs salgının yaptığı tahribatın altından birbirimizi destekleyerek, birbirimize yardımcı olarak elbirliği ile üstesinden geleceğiz. Her kesim ve devlet üstüne düşen görevi layıkıyla yaparsa bu salgından en az kurtulmamız içten bile değildir. Hem bedensel sağlığımız hem ruhsal sağlığımız ayakta tutacak tedbirleri alarak ruhsal sağlığımızı ve bedensel sağlığımızı korumuş oluruz. Beden sağlığımızı korumak için bilim adamlarının önerdiği tedbirleri almak yani mesafe, izolasyon ve temas olgusuna dikkat etmek bunun yanı sıra ruhsal sağlığımız içinde olumsuz düşünceleri olumluya çevirmek, iyimser olmak, olaylara bir de pozitif yönünden de bakmayı becermek, an da kala bilmek, motivasyonumuzu yüksek tutmak ve birbirimize yardım ve desteği esirgememektir.
SONUÇ
İnsanoğlu tarih boyunca çeşitli salgınlarla baş etmek zorunda kalmıştır. Farklı salgınlara baş ederken 21 yüzyılda bir yenisi eklendi adı covid-19 koranavirüsdü. Bu virüs şimdiler de dünyayı kasıp kavurmaktadır. Koronavirüsün gen haritası bir yandan çıkarılırken aynı zamanda da topluma koruma yolları anlatılmaktadır. Gen haritası hâkim oldukça bilim adamları, aşı çalışmalarına daha bir hız vermektedirler. Aşı çalışmaları bir yandan devam ederken Bir yandan da bu salgının ne zaman biteceği henüz belli olmadığı için insan psikolojisi olumsuz ve derinden etkilenmektedir. Her türlü belirsizlik insanda kaygı endişe korku gibi duyguları aktivite etmektedir. Bu korku endişe ve kaygı gibi duygular ancak psikolojik sağlamlıkla ve iyi olma hal ile aşıla bilir. Toplumlar hem bedensel korunma tedbirlerine alırken bir yandan da ruhsal yönünü de çeşitli aktivitelerle destekleyip güçlendirmektedir. Bu zor günler elbette geçecek önemli olan az zararla ve kayıpla geçirmek. Onun için tüm dünya elbirliği için de bu covid-19 koronavirüsle savaşmaktadır.
Kaynakça
1-https://bilimteknik.tubitak.gov.tr/makale/soguk-alginligindan-olumcul-salgina-kuresel-kabus-coronavirus-ve-covid-19 09.04.2020
2-https://tr.euronews.com/2020/02/16/tarihteki-en-olumcul-salginlar-hangileriydi-neden-olustular-ve-nasil-sona-erdiler 11.04.2020
3-Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği (covid-19) koronavirüs salgını sırasında aile, çocuk ve ergenlere yönelik psikososyal ve ruhsal destek rehberi 12.04.2020